1948 yılında İsrail’in kuruluşu ardından kentin batısı işgal rejiminin başkenti ilan edilmiş ve Müslüman nüfusun ağırlıkta olduğu doğu kesimleri ise 1967 yılına kadar Ürdün yönetimine geçmişti. Belediye sınırları içinde yaklaşık 28 köyü de içine alan Doğu Kudüs toplam 70 km²’lik bir alanı kapsamaktadır. 1967 Arap-İsrail Savaşı’ndan beri arka arkaya gelen İsrail hükümetleri, Kudüs’ün Filistinli-Arap karakterini “Yahudileştirerek” değiştirmeyi ve gelecekteki İsrail egemenliğine meydan okuma girişimlerini tüm şehir üzerinde engelleyecek yeni bir demografik ve jeopolitik gerçeklik yaratmayı amaçlayan bir politika izlemişlerdir. İsrail, 28 Haziran 1967’de tek taraflı olarak Kudüs’ü başkent ilan etmesine rağmen, daha sonra yargı yetkisini şehrin doğu kısmına doğru genişletmiş ve bu fiili ilhakı, 1980 tarihli Temel Yasası ile Kudüs’ü bölünmez, ebedi başkenti ilan ederek pekiştirmiştir. Böylece Doğu Kudüs, uluslararası hukuka göre “işgal edilmiş toprak” statüsü kazanmıştır. Bu nedenle, uluslararası toplumun büyük çoğunluğu, İsrail’in şehrin karakterini ve statüsünü değiştirme girişimlerini sürekli olarak kınamış ve Doğu Kudüs’ün ilhakını hiçbir zaman tanımamıştır. Ancak tüm bu yasadışılığa rağmen, dönemin ABD Başkanı Donald Trump, Kudüs bir bütün olarak İsrail’in başkenti kabul edilerek 2017 yılında büyükelçilik binasını Tel Aviv’den Kudüs’e taşımıştır. Fakat halen birçok ülke İsrail ile diplomatik ilişkilerini Tel Aviv üzerinden yürütmektedir.